KİRAZLI MANASTIRI
Sözlüklerde 'Keşişhane' şeklinde öne çıkan manastır
sözcüğü, rahip ve rahibelerin kesin kurallarla, dünya ile bağlarını kopararak
yaşadıkları bir yer olarak öne çıkar. Kirazlı Manastırı, yeşilin bütün
tonlarını görebileceğiniz, rengarenk çiçeklerle bezenmiş
inanılmaz bir yer. Manastırın yakınlarından geçen suyun sesi, çınar
ağaçlarının yapraklarının hışırtısı ve kuşların cıvıltısı birleşerek, doğanın
müthiş bir senfonisini kulaklarınıza sunmakta. Bütün
bunlara şahit olunca, rahip ve rahibelerin huzura ve uhrevi duygulara kavuşmak
adına, neden burayı inziva yeri olarak tercih ettiklerini anlamamız kolaylaşıyor.
Kirazlı Manastırı, Kapıdağ Yarımadası’nın
kuzeydoğu sahiline yakın bir yerde Yukarıyapıcı ile Ballıpınar (Kocaburgaz)
köyleri arasında yer alıyor. Ballıpınar köyünün altı km. batısındaki manastır, antik dönemde Didumus Dağı olarak bilinen
dağın eteğindedir. Manastırın günümüze kalan temellerinden ve duvar
kalıntılarından bodrum üzerinde iki katlı bir yapı olduğu anlaşılmaktadır.
Eski bir tapınağın yerinde kurulan Kirazlı Manastırı, Rumlar arasında Panagia Thetokos Fanoromeni olarak adlandırılmıştır. Keşişlerin vergi muafiyetinden bahsedilen bir fermandan, manastırın 16. yüzyılda yapıldığı anlaşılmaktadır. 19. yüzyılda ciddi bir onarım gören manastır, Rumların Kapıdağ Bölgesindeki en önemli dini merkezi niteliği taşır. Manastırın günümüzde hala önemli bir merkez olmasının sebebi, "Havari Lukas"ın eseri olduğuna ve mucizeler yarattığına inanılan "Panagia Faneromeni" (Faneromeni Meryem’i) ikonasının, zamanında Kirazlı Manastırı’nda yer alıyor olmasıdır. Kilise avlusunda bulunan Meryem Ana ikonu, bugün İstanbul Fener Rum Patrikliğinin katedralinde koruma altındadır.
1922 yılında terk edilen manastırın, başka yapılarda
kullanılmak üzere çatısı ve kiremitleri sökülüp, definecilerin de tahribatı
hızlandırmalarıyla birlikte yapı kısa sürede harabeye dönüşmüştür. 1923 yılında uygulamaya konulan nüfus mübadelesiyle,
zorunlu göçe tabii tutulan mübadillerle birlikte manastır işlevini tamamen
yitirmiştir. Manastırın görkemli binasından geriye, çınar ağaçlarının
arasında gizlenen yüksek duvarlarla, büyük oranda
yıkılmış kilisenin apsis duvarının bir kısmı kalmıştır.
Manastır Ortodokslar için o kadar
önemli bir mekan ki, 2015 yılından bu yana manastırda Fener Rum Patrikliği
tarafından ayin düzenlenmektedir. Kirazlı Manastırı’nda yapılan ilk ayine Fener
Rum Patriği Bartholomeos da ayini yönetmek üzere katılmıştır. Ayine Hristiyan Ortodokslar’la birlikte
katılan müslümanlara teşekkür eden Bartholomeos’un; “Yüce Allah bütün dünyaya
barış, Türkiye’mize de huzur nasip etsin.” Sözleriyle Kirazlı Manastırı, dinler arası hoşgörünün de
güzelliklerine şahit olmuş bir mekan haline gelmiştir. O tarihten bu yana da, manastırda düzenli olarak dini anma
törenleri düzenlenmektedir.
Bir
kültür mirası olarak sahip çıkamadığımız Kirazlı Manastırı’nı çevresindeki
çınar ağaçları koruma altına almış adeta. Manastırın yüksek duvarlarını aşan bu
çınar ağaçları, manastırı bir yandan kamufle ederek çevresinde bir görünmezlik
sağlarken, bir yandan da manastırın duvarlarına temas ederek yapıya zarar
vermekte. Yapıya doğanın verdiği bu zararı önlemek de elimizde tabii ki. Beni
asıl üzen yetkililerimizin ilgisizliğiyle birlikte insanımızın duyarsızlığı. Bu
kutsal mekanın üzerinde piknik yapmaktan ve çöplerimizi atmaktan vaz geçecek
miyiz? Yoksa yüzlerce yıldır doğal bir dokunun içinde huzur içinde ibadet edilmiş
olan bu kültürel mirasa sahip çıkamayışımızın
utancını mı taşıyacağız?
Yorumlar
Yorum Gönder