DAĞLIK KİLİKYA’NIN ÖREN YERLERİ (ÇATIÖREN, İMİRZELİ )
Dağlık Kilikya Bölgesi’nin doğusu tarihi eser
zenginidir. Silifke’nin ve Erdemli’nin kuzeyine yöneldiğinizde her bir
kilometrede sizi sayısız tarihi eser karşılar. Bu eserler bazen oturma sıraları
yıpranmış bir tiyatro, bazen içinde hala su biriken bir sarnıç, bazen şehrin
güvenliğini sağlayan bir kule, bazen de apsisi yıkılmış bir kilise, bazen
kanyon içlerinde hristiyanların gizli ibadet ettikleri bir mağaradır. Tüm
bunlar sınırlı yaşamımda gezmekten bıkmayacağım eserlerdir.
Ayaş’ın
(Elause Sebaste) sekiz km kuzeyindeki Çatıören, savunmayı öncelik edinmiş örenlerdendir. Ören
yerinde kilise, tapınak, lahitler, atölyeler, depolar, yazıtlar, kaya mezarları
ve anıt mezar bulunmaktadır. Bir vadinin iki yamacında yer alan Çatıören’in doğusunda
üç nefli, sütunlu, bazilikal planlı bir kilise yer alır. Kilisenin apsisinin
önemli bir bölümü yıpranmıştır. Eserlerin yoğunluğu daha çok batı yamacına inşa
edilmiş.
Bu yapılar içinde en ilgi çekici
olanının Hermes Tapınağı olduğunu düşünüyorum. Zeus’un oğlu haberci Tanrı Hermes adına
yapılan tapınağın duvarları Kilikya Bölgesinde yaygın olarak kullanılan, çok
sayıda kenar ve köşesi olan poligonal duvar tipiyle yapılmış. Bugüne kadar gördüğüm
en iyi poligonal duvarlardan desem abartmış olmam. Tapınağın pronaos bölümünde
bir kitabe var. Yine naosun kapısının üzerinde, iki tarafta da Hermes’in
atribüsü olan asa yer alır. Sadece bu tapınağı görmek için bile Çatıören’e
gelinir.
Yeri gelmişken mitolojide önemli yer
tutan Hermes’ten birkaç söz etmekte fayda var. Dünyaya geldiği ilk gün
ayaklanıp lirini çalarak etrafını eğlendirmeye başlar Hermes. Apollon’un
korumasındaki inekleri çaldığı için Apollon onu, ceza vermesi için Zeus’a götürür. Fakat Hermes
elindeki liri öyle büyüleyici ve güzel çalar ki Apollon ve Zeus bundan çok
etkilenirler. Bunun üzerine Hermes , daha hızlı olmasını sağlayan kanatlı
ayakkabı ve kanatlı başlık alarak tanrıların habercisi olur.
Hellenistik
Dönem kale yerleşimi olarak kurulan Çatıören’deki eserler yukarıda
saydıklarımızla sınırlı değil elbette. Zeytinyağı atölyeleri, baskı kollu
presler, çiftlik evi ve depolar bölgedeki kırsal kesimin varlığını da ortaya
koyar.
Çatıören’den
sonraki hedefim biraz daha kuzeydeki İmirzeli oldu. İmirzeli köyünün tam
ortasındaki ören yeri de Çatıören gibi yine bir vadinin iki yamacına kurulmuş.
Güneydeki yamaçta birbiri ardınca sıralanmış üç ayrı kilise göze çarpar.
Kiliselerden en batıda olanı temel seviyesinde. Ortadaki kilise, apsisi ve pronaosu ayakta kalmayı başarabilmiş. En
görkemlisi ise en doğudaki kilisedir. Kendinizi biraz zorlasanız, kilisenin
duvarlarında yankılanan ayin seslerini duyacağınız hissine kapılırsınız.
Kilisenin bu
uhrevi havasından çıkıp ören yerinin kuzey yamacına vadinin içinden geçerek
varmam fazla zamanımı almadı. Buradaki en dikkat çekici eser, Erken Bizans
Dönemi’ne ait iki katlı peristilli avlusu olan bir evdir. Avlusundaki
sütunların bir kısmı hala dimdik ayakta. Sütunlarda hem dor hem de İon
düzeninin izlerini aynı anda görmek mümkün. Bizans evinin ana girişindeki kapı
lentosunun üzerinde ortada haç, iki yanında da tavus kuşu bezemesi yer almakta.
Bunlara dokunup o dönemin yaşamına gitmeyi hayal edip geçmişe yolculuk yapmayı
denedim. Ören yerlerinin bana en keyif veren anlarıdır bu düşünüşler. Önünde
durduğum bu kapının içinden kimler geçti? Hangi hüzünleri veya mutlulukları
yaşadılar? Hayatlarından ve yaşadıkları bu
yerden ne kadar memnundular? Diye onlarca soru geçer zihnimden. Böyle
dalıp dalıp giderim bu kalıntıların içinde. Bu evin biraz ilerisinde Olbalı
rahipler tarafından yaptırılan Hellenistik Kuleye yönelerek, geçmişten çıkıp
günümüze odaklandım. Kule, poligonal duvar örgüsüyle üç katlı olarak inşa
edilmiş. Tabii günümüze bu üç katın tamamı ulaşmamış. Kuleden tüm antik kenti
ve çevreyi görmek mümkün.
Dağlık
Kilikya’nın çok da bilinmeyen bu ören yerlerine yeterince sahip çıkabildiğimizi
söylemek güç. Ören yerine ulaşmak için
yönlendirici hiç bir levhaya rastlamayınca, buraları tanıtmak gibi bir
önceliğimizin olduğuna şüpheyle yaklaştım doğrusu. Hangi eksiklikler içinde
olursa olsun, Kilikya’nın ören yerleri bugün, bizi geçmişin anılarından
geleceğe taşımaya devam edecek. Yeter ki yolculuğa çıkan yabancılar buralara
uğrayarak yeni hikayeler başlatmaya devam etsinler.
05.05.2019
Serdar KUŞ
Serdar KUŞ
Yorumlar
Yorum Gönder