II. MUVATALLİ KABARTMASI (TARİHLENEBİLEN EN ESKİ HİTİT KABARTMASI)

 

        Hititler, kabartmaları ve anıtları gelenek olduğu üzere bir su kaynağı kenarına veya bir mağaraya  yaparlardı. II. Muvatalli Kabartması’nın da Ceyhan nehrinin hemen kıyısına yapılması elbette bir tesadüf değildir.  Sirkeli Höyüğü’nün yakınlarında yer alan kabartma, dik bir kayalık yüzeye betimlenmiştir.

Ceyhan nehrinin bin yıllardır çağıldayan sularının kenarına yapılan kabartmaya ulaşmak çok fazla bir zorluk içermiyor.  Yılankale’nin  güneybatısında yer alan,  Eski Misis - Ceyhan karayolunun üzerinde bulunan kabartmaya,  yoldan kısa bir yürüyüşle ulaşmak mümkün. Kuzey Suriye’den Gülek Boğazına oradan da Orta Anadolu’ya uzanan tarihi yol üzerindeki höyük ve kabartma, Kilikia’nın önemli bir geçiş noktasıdır. Kabartmanın olduğu yer, Ceyhan nehrinin geçilebileceği uygun bir yer olmalıdır ki,  Hititler Dönemi’nde kabartmanın tam da bu lokasyona yapılması uygun görülmüş. Kutsal yerlerde, elin yukarı kaldırılır şekilde dua edildiği, metinlerden bilinmektedir. Kabartmada yer alan II.Muvatalli de, aynen  bu şekilde betimlenmiştir.



Höyüğün bulunduğu yerin,  Hitit ve Mısır devletleri arasında yapılan Kadeş Savaşı’nda, Hitit ordusunun Suriye tarafındaki seferlere geciş yapmakta kullanılmış önemli bir nokta olduğu tahmin edilmektedir. Böyle bir yere kabartmanın yapılmasıyla da,  kaya ve nehrin kutsanması hedeflenmiş olmalıdır.  


                                           


Kabartmanın bulunduğu dik kayalık yüzeyin arka tarafında, libasyon (tanrıların şerefine şarabın toprağa dökülmesi ritüeli) amaçlı iki oyuk yer alır. Kabartmanın batısında yer alan bu oyuklar, tapınma alanının da bir parçasıdır.

II.Muvatalli, MÖ 1295-1272 yıllarında hüküm sürmüş ve Mısır kralı II.Ramses’le Kadeş Savaşı’nı yapmıştır. Babası II.Mursili’nin  ölümüyle tahta çıkan Muvatalli,  Mısır'a karşı yürüttüğü mücadele sebebiyle Hitit devlet merkezini, Hattuşa’dan daha güneydeki, Sirkeli yakınlarında olduğu düşünülen Tarhuntassa’ya taşımıştır.  Kadeş Savaşı, MÖ 1274 tarihinde Kadeş yakınlarında yapılmıştır. II. Muvatalli'nin kardeşi Hattuşili dönemine ait bir belgede "Kardeşim Mısır ordusunu yendikten sonra." şeklinde bir cümle Hitit tarafının,  zaferi kendi zaferi olarak gördüğünü gösterir. Öte yandan Mısırlılar  Karnak Tapınağı’ndaki tasvirlerde, büyük bir zaferden söz ederler. Tarihçiler arasındaki genel düşünceyse, iki tarafın net bir üstünlük sağlayamadığı, ama savaş sonrasında Amurru ve Amka'nın Hitit yönetiminde kalmasıyla, savaşın Hititler lehine olduğu şeklindedir.

II.Muvatalli’nin rölyefinde, uzun etekli bir kaftan giydiği ve rölyefin sağında bir yazıt olduğu görülür. Yazıtta şunlar yazılıdır; “Büyük Kral, Kahraman  Muvatalli, Büyük Kral, Kahraman Mursili’nin oğlu II.Muvatalli’dir.” 1994 yılında Muvatalli Kabartması’nın yakınlarında, kasten kazınarak yok edilmeye çalışılmış bir kabartma daha bulunmuştur. Kabartmanın, Muvatalli’nin oğullarından birine ait olduğu düşünülmektedir. 2017 yılında yapılan detaylı 3 boyutlu taramalarda,  kabartmaya ait yazıtın kalıntılarındaki ismin,  II. Muvatalli'nin oğlu III. Mursili’nin  ismi olduğu sonucuna varılmıştır.




Ceyhan Sirkeli Höyük'teki  II. Muvatalli'yi temsil eden kabartma, tarihlenebilen en eski Hitit kabartmasıdır.  Kadeş Antlaşması da, dünyanın iki büyük güç arasında imzalanan  en eski uluslararası antlaşmadır.  Hattuşaş kazılarında bulunan kil tablet örneği, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde sergilenirken, antlaşma metninin büyütülmüş  kopyası da New York'taki Birleşmiş Milletler Binası'nda sergilenmektedir. II. Muvatalli‟nin günümüze kalan yedi adet mühür baskısı ve Sirkeli Kaya Anıtı ise o döneme ait olup, günümüze ulaşan  arkeolojik buluntulardır.




Anadolu topraklarındaki bu en eski kaya anıtını görüp, böyle önemli kültür miraslarına sahip olduğumuzun ayırdına ve mutluluğuna bir kez daha vardım. Bu mirasları bize bırakan uygarlıklara şükran duydum. Azra Erhat bir yazısında der ki; “ Anadolu topraklarını, düzlük, yayla, dağ, ırmak veya göl olsun, karış karış dolaşalım, binlerce yıllık bir  tarihin izlerini taşımayan bir karış toprağa rastlamayız. Ne mutlu Anadoluluyum diyene, yazasım geliyor. Öyle ya, uygarlıkların dolup kaynaştığı bu toprak üstünde dünyaya gelmek, onların beşiğinde çeşitli kültürlerin seslerinde bir ninni ile sallanmak az mutluluk mu?”  Azra Erhat’ın bu muhteşem sözlerine katılmamak ve bu toprakların bir parçası olmaktan gurur duymamak ne mümkün.  

                                                                                                                                    Serdar KUŞ

                                                                                                                                  Ağustos-2022

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

KARANLIKDERE ŞELALESİ

ÇUKURKEŞLİK GEZİ NOTLARI

KÜSTÜLÜ ÜÇAYAK ÖREN YERİ GEZİ NOTLARI