TOROSLARDA BİR İLKBAHAR (YAVCA KUŞKAYASI)
2100 rakımlı Kuşkayası tepesine tırmanırken,
sürpriz bir şekilde karşıma çıkan muhteşem pınarlardan içtiğim billur sular,
yükseklerde uçan atmacaların sesleri ve Kuşkayası’nın doruklarından
hiç eksik olmayan rüzgarın uğultusu, tarifi imkansız mutluluklara
sürükledi beni.
Toroslarda, doğa her zaman ilgi çekicidir. Farklı
güzelliklere gebe olan Orta Toroslarda ılıman Akdeniz ikliminin de etkisiyle, ilkbaharla
birlikte her bir yanda yemyeşil bir bitki örtüsü oluşur. Bu da bitki ve hayvan
çeşitliliğinin artması demektir. Tüm bunlar da Torosları geçmişte ve günümüzde
cazibe merkezi yapmaya yetmiştir.
Yavca’dan
sekiz kilometre kadar bir tarmınışla çıkılan Kuşkayası’ndaki yangın gözetleme
kulesi, emsalleri içinde ön plana çıkar. Bunu sağlayan da, Kuşkayası’ndan alabildiğine geniş bir alanı
görme kolaylığıdır. Tepenin bu özel durumu, belli ki tarihi dönemlerde de
gözlem açısından kule gibi değerlendirilmiş. Tepenin çevresinde az da olsa
görülen surlar ve karşı yamaçlardaki mağaralar, buradaki tarihi yerleşimi gözler
önüne serer. Kuşkayası’nın zirvesinden yükseklerden uçan bir kartalın görüş
açısı kadar geniş bir alanı gözleme şansına sahipsiniz. Kuzeyde Bolkar dağları,
Yıldız dağları; güneyde Mersin, Tarsus ve Akdeniz görüş alanınız içindedir.
Tepeye çıkarken oluşan yorgunluğunuzu, bu uçsuz bucaksız manzarayı izlerken
unutacağınızdan hiç şüpheniz olmasın.
Kuşkayası’ndan inip geldiğim yoldan geri dönmektense, gördüğüm
büyüleyici manzaraların içinde kaybolmayı, o güzelim yeşil dokuyla bütünleşmeyi
tercih ettim ve yönümü Fındıkpınarı yaylasına çevirdim. Çoktan yüz yaşını
devirmiş, ancak yetişkin iki insanın gövdesini kucaklayabileceği kalınlıktaki karaçamların
huzur veren gölgesinde ilerledim. Kilometrelerce yürüdüğüm dağ yollarında
doğanın sağaltıcı gücünü tüm hücrelerimde hissettim.
Memleketimin
dağlarına ilkbahar gelmiş dedim ben de,
Ahmet ARİF’i anarak. İyi ki böyle Anadolu’yu anlatan ve yaşatan büyük
ozanlarımız var diye şükrettim. Sonra uzanıverdim papatyaların üstüne, toprağın
kokusunu hissettim, içime çektim ve başladım yine “İçerde” şiirini özgürce okumaya:
Haberin var mı
taş duvar?
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cıgaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...
18.04.2018
Yorumlar
Yorum Gönder