ÇANDIR KALESİ
Uzun
yıllardır gitmeyi planlayıp da bir türlü ulaşamadığım bir kaledir Çandır
Kalesi. Mersin’e kırk kilometre uzaklıkta olmasına rağmen bugüne kadar yolumu bir türlü denk düşürememiştim. Değerli
dostlarımla nihayet ılık bir şubat gününde kendimizi, Torosların içinde gizlenmiş
bu görkemli kalenin içinde bulduk. Yalnız kaleye maceralı bir şekilde
ulaştığımızı da ekleyeyim.Normal şartlarda kaleye ,Ayvagediği Yaylası’nın
kuzeydoğusundan altı-yedi kilometrelik bir mesafe katedilerek ulaşılıyor.Yolun
çatallaşan yerlerinde yönlendirici levhalar var ancak iki kilometre kadar
gidildikten sonra yol üç kola ayrılıyor. İşte bu noktada da bizim çok keyif
aldığımız maceralı yürüyüşümüz başladı. Mantık olarak bu yollardan en yükseğe
çıkanını tercih ettik ama en alttaki yolmuş kalenin yolu. İlk yanılgı bizi
kesmedi. Geriye döndüğümüzde bu sefer ortadaki yolu tercih ettik fakat bu yol
da bizi derin bir vadiye çıkardı. Evet ,kale artık tüm ihtişamıyla
karşımızdaydı. Zorlu bir vadiyi aşmak da cezalandırdığımız ayaklarımıza
düşmüştü. Kalenin muhteşem manzarası , yaşadığımız tüm zorlukları unutturdu.
Doğrusu kaleyle ilgili , gerek mimari
gerek tarihi gerekse bulunduğu konum açısından beklentilerim çok
yüksekti.Yazımın hemen başında belirteyim ki gerçekten kale tüm
beklentilerimize fazlasıyla cevap verdi.
Yöreye hakim bir platonun üzerine kurulmuş bu
ortaçağ Ermeni kalesini en ilginç kılan ,dik yamaçlarına kayaların oyulması
sonucu yapılan merdivenleri.Sadece bu merdivenleri görmek bile buraya gelmek
için gösterdiğimiz çabayı karşılardı.112 basamaktan oluşan bu merdivenlerdeki
taş işçiliği görülmeye değerdi.Basamakların hemen yanında yağmur sularının
tahliyesi bile düşünülerek kanallar inşa edilmiş.Basamaklar çıkılırken, bir
yandan da çok uzak olmasına rağmen Tarsus ve çevresini izlemek de
mümkün.Alabildiğine geniş bir alanı gözleyerek çıktığınız basamakların nasıl
bittiğini anlayamıyorsunuz bile.Yine kalenin bir başka ilginç özeliği
çevresindeki uçurumlar savunmayı kolaylaştırdığı için kalelerde alışılagelen kulelerin inşa
edilmemesiydi.Kalenin içi geniş bir düzlükten oluşuyor.Kalede ilk
karşılaştığımız yapı bir kilise harabesi.Kilise maalesef yetkili ama
ilgisiz görevlilerimiz sayesinde adeta yıkılmaya terk edilmiş.Yöremizdeki
tarihi eserlerde gördüğüm en büyük tahribat, bitki örtüsünden kaynaklı yıkımlar.Aynı
sıkıntı kalede sağlam kalmış tüm eserlerde de söz konusu. Surların ve kilisenin kalan duvarlarının üzerinde acil
bir şekilde temizlenmesi gereken ağaç kökleri ve dalları eserlerin tamamını kaplamış durumda. Üzülerek
söylüyorum bu ilgisizlik devam ettiği müddetçe yakın zamanlarda kaleden geriye
bir şey kalmayacak. Kaleye gelen insanlarımız da bu yıkımı çabuklaştırmak için
ellerinden geleni ardına koymamışlar. En basitinden ismini ve aşkını duvarlara
yazanlardan tutun da kaçak kazılar gibi ciddi sıkıntılara rastladık. Bin yılı
aşkın bir süredir ayakta kalmayı başarmış bu eserin tek suçu kadir kıymet
bilmeyen, tarih bilinci olmayan, kültürel değerlerine sahip çıkmayan insanların
coğrafyasında bulunmak mı?
Kafamdaki bu karamsar düşünceleri, ancak kalenin penceresinden baktığımda
atabildim.. Oturup saatlerce izleyebileceğim bir manzara vardı. Görüş alanımın
en yakınındaki Çandırlı göletine, göletin çevresini saran çam ağaçlarına,biraz
uzakta Yıldız dağlarının karla kaplı yamaçlarının büyüleyici görüntüsüne
kapılıp kaldım.Beni bunların dışında aslında en çok etkileyen de bölgedeki
sessizlikti.Duyulan tek ses rüzgarın uğultusuydu.Hayatımın hiç bir döneminde bu
denli bir sessizlik hatırlamıyorum.Sessizliğin ruhumda oluşturduğu huzur dolu
dakikaların bitmesini hiç istemedim.Zamanın
durmasını istediğim bir andı adeta.Ama her güzel anın bir sonu var
elbette.Gitme vakti yaklaşmıştı.Dostlarımla beraber son resimlerimizi çekerek
kaleden ayrıldık.Bu sefer doğru yolu şaşırmadan göletin sakin sularını
izleyerek ve yol boyu bize eşlik eden
çam ağaçlarının arasından dönüş yolumuzu
tamamladık.Yorgunluğumuzu köy kahvesindeki muhteşem çayları yudumlayarak
gidermeye çalıştık.Aklımızda ve ruhumuzda
kalanlar her zaman olduğu gibi dostlarımızla paylaşılan güzel anlar ve
doğanın güzellikleriydi.
05.02.2016
Yorumlar
Yorum Gönder